Super User

Super User

Salı, 14 Mayıs 2024 11:55

SEÇİM YAPABİLME ÖZGÜRLÜĞÜ

 


Olay seçim özgürlüğünün olup olmadığı değil, seçenekler havuzunun ne olduğu.

Seçim özgürlüğün olduğu illüzyonu ile gönüllü köleliği mecbur bırakılıyoruz.

Risk alarak, seçenek havuzu geniş ayrıcalıklı azınlığa dahil olabileceğimiz güzellemeleri eşliğinde.

Entrepreneurship !!!

 

 

Cuma, 10 Mayıs 2024 05:56

KENARDA KALAN NOTLARIMDAN - II

 

 

 

Hikayeleştirmenin ne kadar etkili olduğunu, "Hesabınız terör örgütü tarafından kullanılıyor..." dolandırıcılıklarında görürüz.

 

Priming, framing, authorithy bias hep birlikte bilişsel beyni devre dışı bırakır. Koca koca profesörler hızlı (otomatik) beyinlerinin kurbanı olurlar.

 

Bilişsel beyin ciddidir. Bilişsel bir aktiviteye başladığınızda kaşlar çatılır, yüz ifadeniz ciddileşir.

 

Hatta ucu ileri bakan bir kalemi ağzınızda tutup yanaklarınızı şişirdiğinizde, bilişsel aktivitelerde zorlandığınızı görürsünüz.

 

Birilerini ikna etmek veya bir şeyler satmak istiyorsanız onları güldürün.

 

Gülüp eğlenirken, bilişsel beyni devreye almak zorlaşacağından işiniz kolaylaşır.

 

Sorgulayan insanların mutsuz olması, en azından öyle gözükmeleri aslında bu sebepten. Bilişsel beyin mutsuz, otomatik beyin mutlu bir görüntü verir.

 

Zen budizminin temel felsefesi olan "Aklına ilk gelen doğrudur..."; aslen bilişsel (yavaş) beynini bir kenara bırak, sezgisel (hızlı) beyninle devam et diyor. "Sorgulamazsan mutlusun"u onlar da bulmuşlar.

 

Eğitimin ezberci olması otomatik (hızlı) beyini şekillendirme amaçlı. Bilişsel (yavaş) beyni aktive eden bir eğitim sistemi, egemen sınıfın istediği formatta prototipler üretmeyebilir. Riskli

 

Uzman sezgisi ve sezgisel düşünme aynı şeyler değil. İnsan herşeyin uzmanı olamayacağından, uzman sezgisindeki başarılı sonuçların sezgisel düşünce için kanıt gösterilmesi doğru değil.

 

 

 

 

 

Çarşamba, 08 Mayıs 2024 16:21

KENARDA KALAN NOTLARIMDAN - I

 

 

Hikayeler “priming effect” ve “framing effect” sebebiyle etkilidir.

 

Diğer yandan, priming ve framing anadiliniz dışındaki dillerde çok çalışmaz.

 

Çünkü otomatik işleme çok daha azdır; yabancı dilde dinlenen hikayelerde. Daha fazla bilişsel aktivite gerektirir beyinde.

 

İnsanların alkol etkisinde yabancı dilde akıcılaşması da bu yüzdendir.

 

Alkol asıl kontrol mekanizmasını sağlayan bilişsel beyni devre dışı bırakır.

 

İlk randevunuzun stresli ve tutuk geçen ilk bölümünün aksine, iki kadeh sonrası dilinizin çözülmesi de bu sebepledir. Kontrollü ve hesaplı şeyler söylemeye çalışan bilişsel beyninizi bypass ederek beyninizin otomatik işlem merkezini devreye sokar alkol.

 

İyi veya kötü, alkol masasında sorunların çözümü de bundan kaynaklanır.

 

Priming ve framing erken yaşlarda çok etkin değildir. Çocuk büyüdükçe etkileri artar.

 

Küçük yaşlarda olasılıksal düşünme ön plandadır. Büyüdükçe niceliksel yerine niteliksel karar verme artar. Yani bilişsel (yavaş) beyin yerine sezgisel (hızlı) beyin kullanımı ön plana çıkar.

 

Bu da algılanan niteliğin yanıltıcı olabilmesi sebebiyle kararları zaman zaman irrasyonel yapar.

 

Çocukların yaratıcı olması ve kalıplar dışında düşünmesi, aslen otomatik beyindeki kalıpların henüz tam oluşmaması sebebiyledir. Aslen yaratıcılık beynin kalıplarla çalışan sezgisel/hızlı bölümünden çıkmaz. Yavaş/bilişsel bölümünün faaliyetinin bir sonucudur.

 

Priming ve framing hakkında daha önce yaptığım bir paylaşım.

 

https://etikedanismanlik.com/index.php/makaleler/item/162-priming-framing-effect

 

Bilişsel beyin ve otomatik beyin konusunda ise Daniel Kahneman’ın “Hızlı ve Yavaş Düşünme” kitabı oldukça güzel bir kaynak.  

 

Pazartesi, 06 Mayıs 2024 16:51

NEANDERTHALLERİN ESTETİK KAYGISI

 

 

Neanderthaller ölüleri için cenaze töreni düzenliyorlar mıydı ?

 

Çiçeklerle bezedikleri zemin üzerinde mi son yolculuğuna uğurluyorlardı sevdiklerini ?

 

Yoksa dini ritüeller insana mahsus olmayıp, neanderthal kuzenlerimizden kopya olabilir mi ?

 

Berrak düşünebilmenin önündeki en büyük engellerden biri "Hikayeleştirme".

 

Sadece diğerlerini manipüle ederek çıkar elde etme amaçlı kullanımını da kastetmiyorum.

 

Kendimizi kandırmanın en önemli müsebbiplerinden kendisi.

 

Netflix'deki "Neanderthallerin Sırları" belgeselini seyrettim geçen.

 

Neandertaller hakkında birşeyler aktarmaktan çok; hikayeleştirmenin gerçeği görebilmenin önünde nasıl bir engel oluşturduğuna ilişkin ek bir örnek sundu bana.

 

1950'li yıllarda, kazı alanında iskelet kalıntıları ile birlikte bulunan 7 farklı türde polen sebebiyle bir hikaye oluşturuluyor ekip başkanı tarafından.

 

Bir mağarada bu kadar yoğun polen bulunması doğal bir oluşum değil. O halde çiçeklerle bezeli bir cenaze ritüeli söz konusu.

 

Yakın akrabalarımızın 75.000 yıl önce cenaze töreni düzenliyor ve törende çiçek kullanıyor olmaları ilk başta çok ses getiren bir keşif oluyor doğal olarak.

 

Neanderthal kuzenlerin elinde mızrak belinde yaprak ama cenazeyi çiçeklerle süsleyecek incelikte bir kültürel koda sahipler. İlginç...

 

Ya kardeşim; yiyecek, silah, kürk vs koysalar ölünün yanına bir nebze anlaşılır da, çiçek ne ?

 

Neanderthaller temel ihtiyaçlarla ilgili tüm sorunlarını çözdü de, estetik arayışına girebildikleri bir kültürel boyuta mı geçmişlerdi ?

 

Herneyse, birileri de bu şekilde düşünmüş olacak ki, bu buluş çok sayıda eleştiriye konu olmuş sonrasında.

 

Son bulgular ve araştırmalar başkaca hikayelerin daha yüksek olasılıklara sahip olduğuna işaret ediyor.

 

Aşağıdaki linkten eski ve yeni hikayelerle ilgili açıklamalara ulaşmak mümkün.

 

 

https://www.livescience.com/archaeology/famous-neanderthal-flower-burial-debunked-because-pollen-was-left-by-burrowing-bees

 

 

 

 

 

Cuma, 19 Nisan 2024 15:39

BAŞARININ SIRRI

 

 

Başarı çok çalışmanın veya sevdiğin işi yapmanın sonucu değildir.

 

Ya da yetenekli olmanın veya iyi eğitim almanın da.

 

Veya çevik hareket etmenin yahut sabırlı olmanın da.

 

Başarı, sistemi iyi anlayıp, menfaatlerin/hedeflerin çerçevesinde kendini doğru pozisyonda konumlandırmaktan geçer.

 

Bu bazen, diğerlerine göre daha yetenekli olduğun bir ortamda bulunmaktır.

 

Bazen iyi eğitim almak veya çok çalışmaktır.

 

Bazen de hızlı olmak ya da yeterince beklemek olabilir.

 

Bunların en üzerinde ise vicdanın ve ahlakın biraz gevşek olması vardır.

 

Başarısızlığın en büyük sebebi ise sistemi anlayamamak değildir.

 

Sistemin çirkinliklerini reddetmektir. Çirkinliklere dahil olmayı bünyenin kabul etmemesidir.

 

 

 

 

 

Çarşamba, 17 Nisan 2024 11:35

HUME GİYOTİNİ - HUME'S GUILLOTINE

 

 

Rasyonel akıl yürütme araçlarından bir diğeri Hume Giyotini.

 

Kısaca olması gerekenin, doğrudan olanlardan ve/veya sonuçlarından çıkarılamayacağı olarak açıklanabilecek bir araç.

 

Olan ile olması gereken arasında doğrudan bir bağ olmadığına, olması gereken için başkaca önermeler gereğine vurgu yapan bir araç.

 

Anektodlar veya kişisel deneyimler üzerinden ahkam kesen, saçmalayanlar için kullanılabilecek bir budama tekniği.

 

"Steve Jobs, Bill Gates, Mark Zuckerberg, Acun Ilıcalı, Nusret... hepsi okulu bırakıp zengin/başarılı oldular. Eğitim çok da gerekli değil."

 

"Kamuda işe girenlerin ve kamudan iş alanların tamamının dayısı var. Ahbap çavuş bürokrasisi devletin işleyişi için elzem bir mekanizma."

 

Yukarıdaki iki paragraftaki akıl yürütmelerin, bu aracın kulanımına ilişkin örnek saçmalamalar olduğunu belirtmeyecek olsam, bu yazıyı okuyanlar içerisinden dahi, bu çıkarımları benimseyenler olacaktır.

 

Gözlem (Descriptive) - Ahkam (Normative) argümanlar üzerine daha önce yazmış olduğum bir yazının linkini aşağıya bırakıyorum.

 

https://etikedanismanlik.com/index.php/makaleler/item/102-ahkam-gozlem

 

Ben şahsen bu aracı, bazılarının Hume'un hedeflediğini iddia ettiği ahlak çıkarımlarını test etmek için kullanmıyorum.

 

Yani bu araç, benim etik ve erdemli olanı test ederken kullandığım bir araç değil. Daha genel amaçlı bir saçmalama dedektörü.

 

Gerçekçi ve pragmatist olmak, başka bir ifade ile araçsal rasyonellik (instrumental rationality) burada ifade ettiklerim ile çelişen bir konu değil.

 

Özünde, hedeflerinize ulaşmak için doğru yöntemleri belirleyip, uygulamak olan araçsal rasyonellik hakkında daha önce hazırlamış olduğum video linkini aşağıya bırakıyorum..

 

https://youtu.be/WtenmyCGbTA?si=QIjhkkw5SfYbiOoX

 

 

 

 

 

 

İngilizce "Philosophical Razor" (Felsefi Ustura) olarak geçen ve daha önce birkaç farklı çeşidini paylaştığım düşünsel araçlardan bir diğeri "Hitchens' Razor".

 

Kısaca, "Kanıt olmadan öne sürülen şey, kanıt olmadan da reddedilebilir." olarak ifade edilebilecek bir felsefi budama tekniği.

 

Hukuktaki "Müddei iddiasını ispatla mükelleftir" temel yaklaşımının gündelik hayat versiyonu gibi düşünülebilir.

 

Brandolini Yasasında tanımlanan karın ağrısından kurtulmak için faydalı bir araçtır.

 

Brandolini Yasası (Bullshit Asymmetry) der ki; "Saçmalığı çürütmek için gereken enerji miktarı, saçmalığı üretenin harcadığı enerji miktarından daha yüksektir".

 

"Delinin biri bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış" atasözü ile yaşadığımız coğrafyada tanımlanmış bir olgudur.

 

Kişisel gelişim guruları, başarı tarikatı üstadları, komplo teorisyenleri, influencerlar ve benzerlerince üretilen saçmalıkların neredeyse tamamına uygulanabilecek felsefi tıraş, Hitchen'ın Usturası.

 

Örneğin;

 

1) Ülkenin altı petrol kaynıyor. Lozan anlaşmasının bittiği 2023 yılına kadar çıkaramıyoruz. Hitchen Tıraşı... Buda gitsin.

 

2) Avrupa, hatta tüm dünya bizi kıskanıyor. Hitchen Tıraşı... Buda gitsin.

 

3) Yeterince istersen başarırsın. Hitchen Tıraşı...Buda gitsin.

 

4) Lider olunmaz, lider doğulur. Hitchen Tıraşı...Buda gitsin.

 

 

 

 

 

Perşembe, 11 Ocak 2024 13:49

TARİH TEKERRÜRDEN İBARET

 

 

Tarihin tekerrürden ibaret olması ki, "DEĞİL"; dünyaya ve insanlığa ilişkin modellememizde, geçmişi tek ve mutlak gerçeklikmiş/olasılıkmış gibi algılamamızdan kaynaklı.

 

Oysa ki; tarihsel olayların önemli bir kısmı, birbiriyle alakasız birçok olasılıktan gerçekleşen sadece bir tanesi.

 

Tarih dediğimiz şey ise; şanslı gerçekleşmelerin imkan tanıdığı başka şanslı gerçekleşmeler silsilesinden ibaret (Kelebek etkisi benzeri).

 

Örneğin, Viyana birinci veya ikinci kuşatmada düşseydi, bugün hangi ülkenin vatandaşı olarak yaşıyor olurdum ?

 

Ya da, Amerikan iç savaşını kuzey değil güney kazanmış olsaydı; bugün nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk ?

 

Tarihe bu kadar anlam yüklememizde, beynimizin sistematik yargı kusurlarından Hindsight Bias'in önemli etkileri var.

 

https://etikedanismanlik.com/index.php/makaleler/item/33-ben-biliyordum-yanilgisi-hindsight-bias

 

Tarihi bu şekilde algıladığımızdan, geleceğe ilişkin hamlelerimizi buna göre şekillendiriyoruz ve çuvallıyoruz.

 

Örneğin ben, bankacılıkla ilgili kariyer seçimi yaparken, o dönemde geçmişe bakarak, müfettişliğin en iyi başlangıç noktası olduğu kararına varmıştım.

 

O zaman futurist veya falcı mı olmalı ?

 

Ne yazık ki, geleceği tahmin edebilmek de mümkün değil.

 

Diğer taraftan, bugün yaptığımız seçimlerle geleceği şekillendirdiğimiz de bir gerçek.

 

Ancak, olaylar ve gelecek üzerindeki kontrolümüzü ve tarih bilmenin geleceği şekillendirmedeki rolünü abartmaya gerek yok.

 

 

 

 

 

 

 

Enflasyon ekonomi yönetiminin beceriksizliğinin bir sonucudur.

 

Ekonomi yönetiminde yapılan hataların oto-düzeltmesidir.

 

Fakirleşmenin ekonomik aktörlere dağıtılmasıdır. En çok dar gelirliyi yakar.

 

Yarattığı toplumsal tepkiyi azaltmak için, siyasiler ve yandaşlar tarafından günah keçisi arayışı yaratır.

 

Fahiş fiyat uygulayan açgözlü sanal patronlar ve sanal fırsatçılarla ilgili komplo teorileri üretir bu gruplar.

 

Bazı ekonomi yorumcuları ve akademisyenler de alet olurlar bu gruplara.

 

Kurumsal finansı bilmeyen ya da matematiği iyi olmayan bu yorumcu ve akademisyenler; “Kar güdümlü enflasyon” kavramı ile konuyu teknik ve bilimsel olarak açıklamaya çalışırlar.

 

Görselde, maliyet yapısı eşit şekilde 3 faktöre dağılmış bir şirket örneği üzerinde, enflasyon ve finansman maliyetlerinin % 20’lerden % 60’lara çıktığı bir ortamda maliyetlerdeki artışı göstermeye çalıştım.

 

Enflasyonun % 60 olması, işgücü ve faaliyetle ilgili diğer maliyetlerde % 60’lık bir artış yaratırken, kapital ihtiyacında da % 60 seviyesinde bir artış anlamı taşır. %60 artan kapital ihtiyacını %20 yerine % 60’dan fonlamak zorunda kalan bir şirket % 380’lik bir kapital maliyeti artışı yaşar.

 

Yani finansman maliyetlerinin %20’lerden %60’lara çıktığı bir ortamda, örnektekine benzer bir maliyet kırılımı olan bir şirketin toplam maliyetleri % 167 artar.

 

İşgücü ücretlerini enflasyon oranında %60 artıran şirketin fiyatlarını bunun üzerinde artırdığını gören bazıları ise, hemen açgözlü ve fırsatçı etiketini yapıştırıverir.

 

 

Not : Arada fahiş fiyat uygulayan açgözlü ve fırsatçılar mutlaka çıkar. Piyasanın ve ekonominin işleyişinde genel bir sıkıntı yoksa, piyasa bunları kendi kendine düzeltir.

 

 

 

 

 

Page 1 of 18