Pişmanlık duygusu oldukça acı veren ve güçlü bir duygu. Benzer şekilde, yenilgiyi/başarısızlığı kabul etmek, çok kolay üstesinden gelebileceğimiz bir duygusal durum değil.
Bu iki acı veren duygudan kaçınma dürtüsü, birçok kararımızın arka planındaki itici güç. Duygusal bütünlüğümüzü korumaya hizmet eden bu dürtüler, zaman zaman verdiğimiz kararların rasyonellikten uzaklaşmasına sebep olabiliyor.
Nakde ihtiyaç duyduğunda, gelecekte kazanç potansiyeli daha az olmasına rağmen, zararda olduğu hisseyi satmayıp, gelecek kazanç potansiyeli daha yüksek kardaki hisseyi satan yatırımcının karar mekanizması bu etki altında.
Geri dönüşü planlanandan düşük gerçekleşen şirket projesini sonlandırıp, ek kaynağı daha verimli bir projeye aktarmak varken, zararı katlayarak projeyi sürdürmeye çalışanlar da.
Kız tarafının evlilik öncesinde, karşılandıkça kademeli olarak artan talepleri, bu zaafiyeti kullanmaya yönelik bir istismar aslen. O ana kadar yaptığı yatırımın boşa gitmesini kabullenemeyen erkek tarafı, dışarıdan bakıldığında anlamsız gelen talepleri karşılamaya devam eder. Evlilik gerçekleştikten sonra, verdikleri tavizleri hangi mantıkla verdiklerine kendileri de inanamaz çoğunlukla.
İş tatmini düşük işlerde çalışmaya devam edenler, mutsuz evliliklerini sürdürmekte ısrar edenler, başarısız start-up’larını sonlandırmakta zorlananlar da bu düşünsel yanılgının etkisindedir.
Müşteri deneyiminde de örnekleri gözlemlenir. Web üzerinden yapılan kayıt/bilgi girme işlemlerinde, tüm bilgilerin tek bir sayfada girilmesi yerine, kademe kademe ilerleyen daha kısa ve basit sayfalar. Daha önce kredi limiti olan ve teminat verilmiş bankanın, şartları daha kötü de olsa yeni işlemlerde tercih edilmesi. Verilen tavizlerle müşteri ile çalışmaya başladıktan sonra, kademe kademe şartların müşteri aleyhine değiştirilmesi.
Farklı atasözleri ile tespiti yapılmış ve çaresi önerilmiştir.
- Borcu bini aşan ballı börek yermiş
- Atın ölümü arpadan olsun
- Ölmüş eşek kurttan korkmaz
Çare;
- Zararın neresinden dönülse kardır
- Artık önümüzdeki maçlara bakacağız
Yurdaer Etike
Hepimiz, her daim hayatımızı kolaylaştıracak çözümler peşindeyiz. Tek bir veriye bakarak karar alacağımız senaryolar hep cazip geliyor. Gel gör ki, gerçek hayatta bu tip senaryolar çok sık gerçekleşmiyor. Bu senaryoların geçerli olduğu durumlarda ise, bu kararların ve karar alıcıların değeri pek yüksek olmuyor.
Kredi değerliliği ölçüm analizleri de yukarıdaki yorumlamadan istisna değil. “Tek bir veriye bakarak bir not oluşturayım ve buna göre kredi kararı vereyim” yaklaşımı çok talep görüyor. Bu çerçevede geçmiş ödeme veya ödememe istatististiklerine bakarak kredi kararı oluşturmak güncel durumda çok popüler.
Firmaların geçmiş çek/senet ve kredilerinde ödenmeme kayıtları ile özellikle firma ortaklarının geçmiş ödeme ve kredi kullanma alışkanlıklarına dayalı kredi notlarından kredi kararı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu tip bir değerlendirme, kredibilite ölçümü imkanı vermediği gibi, ver/verme kararı açısından da sakıncalar yaratabiliyor. Yukarıdaki infografik firmaları geçmiş ödeme istatistiklerine göre 4 gruba ayırıyor. Kredi kararını ödeme istatistiklerine endeksli oluşturanlar, sağ tarafta yer alan, geçmiş ödenmeme kaydı olmayan firmalara kredi veriyorlar. Oysa ki, sağ alttaki gruba ait olan firmalara verilen kredilerin geri ödenmeme olasılığı oldukça yüksek. Kredi garanti fonu kapsamında son dönemde piyasaya enjekte edilen likidite ile bu tip fimaların sayısının oldukça artacağını tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
Diğer taraftan, soldaki iki grubun bu karar alıcılardan kredi alabilmesi pek mümkün olmuyor. Sol üstteki grupta yer alan firmalar, uygun bir finansman yapısı oluşturulduğunda düşük temerrüt olasılığı ile iyi kredi müşterisi olabilecek potansiyele sahipler.
Salt ödeme istatistiklerine dayalı kredi kararının, ne yazık ki gerçek anlamda kredi değerlemenin yerini alabilmesi pek mümkün değil.
Yurdaer Etike
Etike Eğitim ve Danışmanlık